PAZARLAMA OKULLARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
Wilkie ve Moore’a paralel olarak okulların gelişimi 4 ana
evrede ele alınabilir.
1. aşama
|
1900'lere
kadar
|
Akademi
öncesi pazarlama düşüncesi
|
2. aşama
|
1900-1955
|
Klasik
yaklaşım
|
3. aşama
|
1955-1975
|
Alderson'un
çalışmalarından sonraki paradigma kayması
|
4. aşama
|
1975-2000
|
Kotler vd
ile başlayan paradigma genişlemesi
|
Birinci aşama: Bazı akademik çalışmalar konunun
tarihçesini Antik Yunan’da Plato ve Aristotle’nin yaptığı felsefi tartışmalara
kadar götürebilmektedir. Yine ortaçağda bazı teolojik çalışmalarda mikro
ölçekte pazarlama ahlakı ve günahlar üzerine yapılmış bir takım çalışmalar da
bulunmaktadır. Diğer taraftan pek çok ekonomi okulu, pazarlama okullarını
klasik (Alman) ve neoklasik (Amerikan) olarak iki ana başlık altında
toplamaktadır.
İkinci aşama: Amerika’da pazarlama düşüncesinin
(neoklasik okul) gelişiminin temel sebeplerine ve tarihsel gelişimine baktığımızda;
- 20. yüzyılın sonunda ticaretteki gelişme
- Göç alan şehirlerin büyümesi
- Taşıma ve dağıtım (lojistik) alanındaki gelişmeler
- Tren yollarının gelişmesi ve kamyon taşımacılığının artması
- Araba sayısının artması
- Yerel çiftçiler ile toptancılar arasındaki iletişimin kolaylaşması
- Toptancılar ile perakendeciler arasındaki iletişimin kolaylaşması
Bu gelişmelere istinaden Amerika’da pazarlama konusunda
üniversitelerde ilk derslerin 1902 yılında verilmeye başlandığını görüyoruz. Bu
dersler 3 başlık altında toplanabilir.
- İşlevleri kategorize etme
- Emtiaları tanımlama
- Kurumları kategorize etme
Üçüncü aşama: 1955-1975 yılları arasında yaşanan bu
süreç paradigma kayması olarak da anılır. Bu dönemin yaşanmasının başlıca
sebepleri:
- Matematiksel modellemedeki gelişmeler
- İkinci Dünya Savaşı’nın etkisi ile askeri harcamaların artması ve yeni üretim modellerinin gelişmesi
- İkinci Dünya Savaşı sebebi ile arz ve talep arasındaki dengenin değişmesi
- Ford Vakfı ve Carnegie Vakfı tarafından yapılan çalışmalar
- Bu dönemde Wroe Alderson tarafından yapılan çalışmalar.
Dönemin sonucunda pazarlama
paradigması; pazarlama yönetimi, pazarlama sistemleri, tüketici
davranışları, makro pazarlama ve değişim başlıklarını kapsayan bir hale geldi.
Dördüncü aşama: Paradigma genişlemesi olarak
anılmaktadır. Farklı bilim dallarındaki araştırmacıların ve başta Kotler olmak
üzere bazı baskın akademisyenlerin olaya dahil olması düşüncenin genişlemesi
noktasında belirleyici oldu. Psikoloji dalındaki araştırmacıların da pazarlama
üzerine çalışmaya başlamaları bu dönemin ortaya çıkmasında etkili oldu. Bu
genişleme neticesinde pazarlama düşüncesi; pazarlama yönetimi, değişim ve
tüketici davranışları başlıklarının üzerinde şekillendi. Genişleme; pazarlama
düşüncesini şirket faaliyetlerinin de ötesinde insanlar arası değişim
faaliyetlerini kapsayacak şekilde ortaya çıktı.
PAZARLAMA İŞLEVLERİ OKULU
Klasik okulların ilkidir. Pazarlamanın görevi/işlevi nedir
sorusuna cevap aramıştır. Yaşam döngüsü şu şekilde olmuştur:
1910'lar
|
Ortaya
çıkış
|
1920'ler
|
Hızla gelişme
|
1940'lar
|
Erken
olgunluk
|
1950'ler
|
Zirve
|
1960'lar
|
Sorgulanmaya/reddedilmeye
başlama
|
1970'ler
|
Boşa
çıkma
|
Tarihçiler bu dönemin kritik çalışması olarak genelde Arch
Shaw tarafından yazılan “Some problems in market distribution” çalışmayı
dikkate alırlar. Çalışma beş ana başlıkta aracıları incelemektedir; Riskin
paylaşılması, Malların nakliyesi, Faaliyetlerin finanse edilmesi, Malların
satılması, Birleştirme, ayrıştırma ve geri gönderme.
Daha sonra Weld ise kendi çalışmalarında şu yorumlarda
bulundu:
Malların akışı sadece aracılar üzerinden yürümemektedir.
Aynı zamanda üretici ve tüketici de doğrudan akışa aracı olmaksızın dahil
olabilirler. Weld kendi çalışmalarında 7 işlev tanımladı: risk taşıma, nakliye,
finansman, satış, montaj, yeniden düzenleme (ayıklama, düzeltme, tasnif etme
vs) ve depolama.
Her ne kadar iki araştırmacı hemen hemen aynı şekilde bir
işlev listesi oluşturduysa da ilerleyen süreçte “işlev listesi” oluşturma
yarışına pek çok farklı araştırmacı daha katıldı. Listeler genelde 5-10
başlıktan oluşsa da 1935 yılında Ryan tarafından oluşturulan liste 16 ana
başlık ve 120 işlevden bahsediyordu.
Nihayetinde Amerikan Pazarlama Derneği durum hakkındaki
rahatsızlığını dile getirme ihtiyacı hissetti:
“Muhtemelen pazarlama işlevinin kavram olarak ortaya çıkması
talihsiz bir durumdur. Bu kavram yüzünden öğrenciler heterojen ve var olmayan
faaliyetler konusunda ezbere mahkum edilmişlerdir. Depolama, nakliye vb gibi
faaliyetler ekonomik işlevlerken; satış ve satın alma faaliyetleri bireyseldir.
Tek bir derste birbirinden bağımsız bu faaliyetleri insanlara aktarmaya
çalışıyoruz.” (McGarry, 1950)
McGarry, pazarlamanın olmazsa olmaz (sine qua non)
fonksiyonlarını şu şekilde tanımladı:
- Sözleşmesel: satıcı ve alıcıları araştırmak/aramak
- Ticari: ürünleri pazar ihtiyaçlarına uyumlaştırmak
- Fiyatlama: fiyatı tespit etmek
- Propoganda: alıcıların ve satıcıların tutumlarını arzu edilen şekle getirme
- Fiziksel dağıtım: ürünlerin nakliyesi ve depolanması
- Sonlandırma: pazarlama sürecinin tamamlanması.
McGarry’nin ardından kayda değer fazla bir işlev
sınıflandırılması çıkmadı. Buna rağmen 70’li yıllara kadar bu tip tasniflere
pazarlama ilkeleri kitaplarında ve derslerinde yer verilmeye devam edildi.
EMTİA OKULU
Emtia okulu, genel itibari ile ürünlerin ayırt edici özellikleri
üzerine yoğunlaşmıştır. Temel soru “Ne kadar farklı kategoride ürün
pazarlanmaktadır?” sorusudur. Bu soru 1920’li yıllarda sorulmaya başlandı.
Cherington, 1920 yılında son tüketici için üretilen ürünlerde kullanılan ham
madde ve ara ürünlerin tüketilmesini; Duncan 1920 yılında tarımsal ürünler ve
tarımsal ürünlerden elde edilen son mamulleri araştırmıştır.
1931 yılına gelindiğinde Breyer’in Emtia Pazarlaması
kitabında pamuk, çimento, petrol, kömür, demir, elektrik, telefon hizmetleri
gibi ürün ve hizmetlerin üreticiden son tüketiciye kadar pazarlanma
süreçlerinden bahsedilmektedir.
1952 yılında Vailde vd tarafından yazılan Amerikan
Ekonomisinde Pazarlama kitabında, ikinci el otomobil vb bireysel ürünlerin
pazarlanmasından bahsedilmektedir.
1965 yılında Cox vd 1947 yılında tarım, madencilik,
balıkçılık, diğer toplama ve imalat endüstrileri üzerine; toptancılar,
perakendeciler, nakliyeciler, hizmet aracıları ve son tüketiciler üzerine
oldukça kapsamlı bir araştırma yaptılar.
Copeland’in 1924 yılında yaptığı sınıflandırma önemlidir.
Copeland, ürünleri kullanıcısına göre endüstriyel ve tüketici ürünleri olarak
sınıflamıştır. Copeland, endüstriyel ürünler için 5 kategori oluşturmuştur.
Bunlara ek olarak altıncı bir kategori de hizmetlerdir.
- Yerleşik ürünler: bina, arsa vb uzun vadeli yatırımlar
- Yardımcı ekipmanlar: bilgisayar, kamyon vb daha kısa vadeli yatırımlar
- Hammadde: üretim için kullanılan her türlü materyal
- Bileşenler: araba tekerleri, metal ve plastik gövde parçaları vb
- Bakım-onarım işleri için bulundurulan her türlü malzeme
- İşletme operasyonlarını yürütmek için kullanılan her türlü hizmet.
Copeland üç ana kategori belirlemişti. Bunlar kolayda
tüketim ürünleri (tüketicilerin arzu ettikleri anda kolayca bulabilecekleri
ürünler), alışveriş ürünleri (tüketicinin satın almadan önce fiyat, kalite vb
özelliklerini araştırdığı ürünler) ve özellikli ürünler (müşterilerin üzerinde
fiyat pazarlığı yapmadığı, alırken mekan ayırt etmediği ürünler). Holton 1958
yılında bu ayrımların, tüketicilerin fayda maliyet mukayesesine dayandığını
belirten bir çalışma yaptı. Yine 1958 yılında Aspinwall yaptığı çalışmada
uyguladığı tasnifte bu üç grubu; ikame edilebilirlik, üretim miktarı,
ürün/hizmet ayarlama süresi, tüketim süresi, tüketicinin araştırmaya ayırdığı zaman
üzerinden sınıflandırdı. 1963 yılında Bucklin ise tüketicinin satın alma
sürecinde zihinsel bir haritası olup olmadığını sorguladı.
Bu çalışmayı 1965 yılında Krugman’ın, 1977 yılında ise
Holbrook ve Howard’ın çalışmaları izledi. Temelde konu, özellikli ürünlerin
alınmasından önce tüketicinin riski azaltmak için ne derece efor sarf ettiği
idi. Bu çalışmaların üzerine 1980 yılında Enis ve Roering iki temel tüketici
kaygısını (fiziksel çaba ve zihinsel risk) ürün ve pazarlama karması
farklılaştırması için nasıl kullanılabileceği üzerine bir çalışma yapmaya
yöneltti. Böylece farklı ürün grupları için farklı pazarlama stratejileri
kullanılabileceği görüşü öne çıktı. 1986 yılına gelindiğinde Enis ve Murphy
Copeland’in sınıflandırmasındaki ürünleri fiziksel çaba ve zihinsel risk
üzerinden iki kategoride incelemeye aldı. Kolayda tüketim malları düşük
efor-düşük risk, seçimlik ürünler göreceli olarak daha yüksek efor-daha yüksek
risk, özellikli ürünler ise hem daha yüksek efor hem de daha yüksek risk taşımaktadır.
Buna göre risk ve efor arttıkça uygulanacak stratejiler de artmaktadır.
Çalışmalarının sonuçlarını 4 ana iddia ile desteklediler:
- Konu alıcı odaklıdır.
- Bütün alıcılar üzerinde genellenebilir.
- Yeni sınıflandırma fayda/maliyet analizini temel almıştır.
- Bilindik bir terminoloji ile ele alınmıştır.
Temel olarak emtia okulu Copeland’in üzerinden ilerlemişse
de Nelson (1970), Stigler (1961) vb araştırmacılar da bir takım farklı
kategorizasyon yöntemleri ileri sürmüşlerdir.
KURUMSAL OKUL
Kurumsal okulun kurucusu 1916 yılında yaptığı çalışmada
uzmanlaşmış aracıların pazarlama faaliyetlerini icra etmekteki önemi üzerine
yaptığı çalışma ile Weld’dir. Kurumsal okul, pazarlama faaliyetlerinde yer alan
kurumların sınıflandırılması ve bu kurumların birbirleri arasındaki ilişkileri
ile ilgilenir.
Nystorm’un 1915 yılında yazdığı Perakendecilik Ekonomisi
kitabı konu hakkındaki en eski kaynaklardan birisidir. Kitap temel olarak
dağıtım kanalında ürünlerin üreticiden son tüketiciye kadar seyrini ele alır.
Beckman’ın 1927 yılında yazdığı Toptancılık isimli kitabı ise toptancılık
konusundaki en eski kaynak olarak kabul edilmektedir. Beckman’a göre
toptancıların pazarlama dağıtım kanalında etkin bir pazarlama ekonomisi için
stratejik önemi vardır. 1918 yılında Butler ve Swinney, aracıyı son kullanıcı
ile üretici arasında bulunan ve sağladığı hizmetlerin riskini taşıyarak para
kazanan kimseler olarak tanımlamışlardır. Duncan ise 1920 yılında işlevsel
aracıları (bankerler, demiryolu işletmecileri, perakendeciler, toptancılar vs)
kurumlar olarak tanımlamıştır. Clark ise 1922 yılında uzmanlaşmış işlevler
sağlayan pazarlama kurumlarının sadece aracılar olmadığını, aracılardan hariç
olarak ajanslar, depolama şirketleri, finansçılar vb’nin de pazarlamanın paydaş
kurumları olduğunu söylemiştir.
Kurumsal okul, temel olarak aracıların tanımlanması ve
tasnif edilmesi ile ortaya çıkmıştır. 1937 yılında Beckman ve Engle tarafından
yapılan tanım en bilinenidir:
“Aracılar, son kullanıcı ile üretici arasında bulunurlar.
Aracılar fonksiyonel aracı ve tüccar aracı olarak ikiye ayrılabilir. Tüccar
aracılar malları satın alır ve kendi adına satar (perakendeci-toptancı).
Fonksiyonel aracı ise malın mülkiyetini almaz, mülkiyetin değişimine aracı olur
(müzayede evleri, broker vb gibi).”
Yine Beckman ve Engle tarafından yapılan ve klasikler
arasında yer bulan başka bir tanım:
“Toptancılık, alıcının maddi kar elde etmek amacı ile
satıcıdan perakende satış yapmak üzere alım yapmasıdır”
Süreç ilerledikçe olay dağıtım kanalları üzerine yoğunlaştı.
Lewis’e göre bu konuda kuramsal altyapının en önemli 7 çalışması şunlardır:
McInnes, 1964, Theory of Market Seperations
Vaille vd, 1952, Marketing Flows Theory
Aspinwall, 1958, Parallel Systems Theory
Aspinwall, 1958, Depot Theory
Bucklin, 1965, Theory of Postponement ad Speculation
Alderson, 1965, Theory of Transactions and Transvections
Alderson, 1957, Theory of Sorting
Maalesef, araştırmacılar pazarlama teorisini dağıtım
kanalları kavramının içerisinde sıkıştırmışlardı.
1964 yılında McInnes’in ve 1965 yılında Alderson’un ortaya
koyduğu terminolojiler takip etmesi en pratik olanlardı. Bu araştırmacılar
üreticiler ile kullanıcıları birbirinden ayırma temelindeydi. Emek yönünden
üreticilerin tüketicilerden ayrıştırılması potansiyel pazar ilişkisinin
tanımlanmasında bir yol göstermekteydi. Fakat “mekan, zaman, algı, sahiplik ve
değer” konuları hala net bir şekilde tanımlanamamış ve birbirleri ile
ilişkileri ortaya konulamamıştı. Zaman içerisine bu şekilde tanımsız kalmış
daha pek çok kavram olduğu da ortaya çıktı. Bu kavramları da içeren farklı akış
şemaları oluşturulmaya başlandı.
BÖLGELER ARASI TİCARET OKULU
Bölgeler arası ticaret ile ilgili sayısal ve kavramsal olmak
üzere iki ayrı yaklaşım vardır. Bu iki yaklaşımın ortak paydası “pazarlamanın
nerede meydana geldiği” sorusudur. Sayısal yaklaşım Newton’un 1687 yılındaki
“Evrensel Yer Çekimi Kanunu” çalışmasına uzanır. İki cismin kütlelerinden
kaynaklanan güçleri birbirlerini iterek aradaki mesafeyi oluşturur. En temel
manada “Her bir noktasal kütle diğer noktasal kütleyi, ikisini birleştiren bir
çizgi doğrultusundaki bir kuvvet ile çeker.Bu kuvvet bu iki kütlenin çarpımıyla
doğru orantılı, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır” şeklinde
açıklanabilir. William Riley, 1931 yılında Perakendecilikte Yer Çekimi Kanunu
isimli kitabı yazdı. Newton’un izinden giden Riley, olayı şöyle örneklemiştir:
“İki büyük şehir arasında bulunan küçük bir şehir olsun. Bu iki
büyük şehir, muhakkak ki küçük şehirdeki müşterilerin ilgisini çekecektir. Bu
müşteriler büyük şehirlerin nüfuslarına orantılı olarak dağılacaktır. Küçük
şehir hem iki büyük şehri birbirinden ayıracak hem de kendi nüfusundan oralara
bir müşteri kitlesi gönderecektir.”
Bu çalışmanın üzerinden yürüyen ve daha da geliştiren
Converse ise ticaret sahalarına olan uzaklığın müşterilerin ve bölgenin ağırlık
merkezini değiştirdiğini ileri sürmektedir (1949).
1964 yılında ise Huff konuyu biraz daha geliştirdi.
Tüketicilerin birden fazla sayıda ve farklı mesafelerde bulunan alışveriş
noktaları arasında tercih yapma süreçlerini inceledi. Önceki çalışmalardan
farklı olarak mesafeler mil ile ölçülürken Huff bunu zamanla ölçtü. Sonunda
Huff, alıcı ve satıcının gözünden iki
ayrı ticaret sahası tarifi yaptı.
“Potansiyel müşterilerin satın alma olasılığının sıfırdan
büyük olduğu ve bir veya birden fazla olacak şekilde yığılmış ticari
işletmelerin bulunduğu, coğrafi olarak betimlenmiş bölgelerdir.”
Konun kavramsal çerçevesinin çizilmesinde öncü olan ise
Grether’dir. Grether bölgesel olarak ithalat ve ihracatı incelemiş ve 4 faktör
tespit etmiştir:
- Kaynak kıtlığı.
- Bölgesel refah.
- Bölgeler arası karşılıklı talep.
- Bölgelerdeki göreceli rekabet koşulları.
Grether ticari bölgenin özelliklerini 4 başlıkta
toplamıştır.
- Birden fazla ekonomik kontrol merkezi olan,
- Kendi içinde oldukça homojen,
- Diğer bölgelere kendine has spesifik özellikleri olan ürünler gönderen,
- Diğer bölgelerden kendine has spesifik özellikleri olan ürünler alan.
Savit ise 1981 yılında yaptığı araştırmada ise bölgeler
arası ticaretin bölgeler arası bağımlılığa, sosyal ve ekonomik farklılıklara,
ve firmaların dağıtım kanalları ile ilişkilerine bağlı olduğuna değinmiştir.
Pazarlama yönetimi okulunun ortaya çıkması ile birlikte bölgeler arası okul
önemini yitirmiştir.
PAZARLAMA YÖNETİMİ OKULU
Pazarlama yönetimi “organizasyonlar mal ve hizmetlerini
nasıl pazarlamalıdır?” sorusuna cevap aramaktadır. Okul, satıcılar gözünden
pazarlama uygulamalarını değerlendirmektedir. Aslında satıcı tarafından
değerlendirmekle sınırlanmış olsa da zaman içerisinde üreticiler, perakendeciler,
toptancılar, hizmet sağlayıcılar, kar amacı gütmeyen kurumlar vb de olaya dahil
olduklarından bir paradigma genişlemesi yaşanmıştır. Mikro pazarlama odaklı
olmasına rağmen bu okul, pazarlama düşüncesini oldukça domine etmiştir. 1940
yılında Alexsander vd tarafından yazılan pazarlama kitabı (1953 yılına kadar
muhtelif sayıda revize edilmiştir), pazarlama konusuna yönetimsel açıdan bakan
ilk çalışma olarak kabul edilmektedir. Prensip olarak bu tip kitaplar genelde
pazarlama karması etrafında vucüt bulurlar. Pazarlama karması genel olarak:
dağıtım kanalları, fiyat, ürün planlaması, satış ve reklam olarak kabul edilir.
1950’li ve 60’lı yıllarda gelişen birkaç konsept, bu okulun
gelişimine önemli katkıda bulundu. Bu döneme yön veren önemli araştırmacılar ve
araştırmaları aşağıdadır:
Araştırmacı
|
Yıl
|
Konu
|
Wendell
Smith
|
1956
|
Alternatif
pazarlama stratejisi olarak ürün farklılaştırma ve Pazar segmentasyonu
|
Chester
Wasson
|
1960
|
Ürün
hayat eğrisi
|
Robert
Keith
|
1960
|
Tüketici
eğilimleri
|
Neil
Borden
|
1964
|
Pazarlama
karması
|
Bunların öncesinde yine pazarlama yönetimi adına yazılmış
Phelps (1953) ve Davis (1961) kitaplar da vardır. Fakat bunlar pazarlama
yönetiminden ziyade satış yönetimi üzerinde durmuşlardır. 1961 yılında Corbin
ve Lazo tarafından yazılan “Pazarlamada Yönetim” isimli kitapta ise planlama,
organize etme, kontrol etme ve uygulama faaliyetlerinin pazarlamada
kullanılmasından bahsetmektedir. Bu kitaplar adları dışında konuya yeterli
katkıyı veremediklerinden olsa gerek zaman içerisinde etkilerini yitirerek
kayboldular.
Alderson’un 1957 yılında yazdığı Pazarlama Davranışı ve
İdari Eylem isimli çalışma geniş bir çerçevede bilimsel ve teorik mevzulara
eğilmişken, son çeyrekte pazarlamada idari karar verme kavramı üzerine yoğunlaşmıştır.
Bu çalışma, alanında oldukça önemli bir etki yarattı ve bir mihenk taşı oldu.
Aynı yıl Howard tarafından yazılan “Pazarlama Yönetimi” adlı kitap ise
pazarlama karması üzerine yoğunlaşmıştı. Pazarlama karmasını; karar bölgeleri:
ürün, pazarlama kanalı, fiyat, tutundurma-reklam, tutundurma-kişisel satış ve
lokasyon tercihleri başlıkları altında inceledi. Bu çalışmayı Kelly ve Lazer’in
1958 yılındaki “Yönetimsel Pazarlama” isimli çalışma izledi. Bu çalışmada
pazarlama karması elemanları; stratejik alanlar: ürün, fiyat, dağıtım kanalları
ve iletişim olarak tanımlanmıştır. İki kitaptaki temel karma elemanları halen
kullanılmaktadır. 4P (price-fiyat, product-ürüm, place-mekan,
promotion-tutundurma) olarak bilinen ve klasikleşmiş olan pazarlama karması
kavramı ise 1960 yılında McCarthy’nin çalışması olan Pazarlama: Yönetimsel Bir
Yaklaşım isimli çalışmadan günümüze gelmektedir.
Kelly ve Lazer’a göre yönetimsel pazarlama, pazarlama
yönetiminden daha mantıklıdır. Çünkü pazarlama yönetimi pazarlamayı yönetimin
bir alt başlığı haline getirirken; yönetimsel pazarlama kavramı pazarlamanın
altında bir başlıktır.
Kotler’in 1967 yılında paylaştığı Satış Tepkisi Modeli
(sales response model), “temel Pazar payı teoremi” olarak anılır ve mantıksal
olarak tutarlı bir pazarlama karması gerekçesi sunar. Bu konuda iki kavramsal
nokta önemlidir. İlk olarak, firmanın satışları; kullandığı pazarlama
karmasının doğrudan bir sonucudur. Bu noktada diğer bütün değişkenler sabittir.
İkincisi, firmanın Pazar payı firmanın pazarlama karmasının verimliliği ve
sektörün pazarlama karması kullanma verimliliğinin doğrudan bir sonucudur.
Pazarlama yöneticisinin sorumluluğu, firması için ideal bir pazarlama karması
oluşturmaktır.
Bir diğer büyük gelişme ise Kotler ve Levy’nin 1969 yılında
pazarlama karması elemanlarının kullanımını kar amacı gütmeyen kurumlara
taşıması ile yaşandı (paradigma genişlemesi). İlginç bir şekilde aynı dönemde
ve aynı dergide Lazer ise pazarlama karması elemanlarının sosyal etkilerini
tartışmaktaydı ve “pazarlama sadece sadece iş hayatı için değil, sosyal
amaçların da gerçekleştirilmesi için gereklidir” demekteydi. 1980’lerden
itibaren Kotler’in yazdığı kitaplar, pazarlama alanını oldukça domine etti.
Kendisinden önce ise McCarthy’nin kitapları yaygın olarak kullanılmaktaydı.
Pazarlamanın, iktisadi bir kurumdan ziyade bütün
organizasyonlara ve şahıslara yönelik olarak uygulanabilen ve sosyal amaçları
gerçekleştirmede bir araç olarak kullanılabilen bir yöntem olup olmadığı on
yıllardır tartışılmaktadır.
Kotler’e göre “pazarlamacı, insanları harekete geçirmek için
gerekli olan ihtiyaç ve değerleri anlayıp tespit edebilen bir uzmandır”.
Paradigma genişlemesinin de bir maliyeti olduğunu düşünen
araştırmacılar vardır. Bartels’e (1988) göre “bireysel kazanımdan ziyade sosyal
kazanıma yönelmek, konunun kapsamını daraltmaktadır”. Yine Sheth ve Garrett’e
(1986) göre “pazarlama yönetiminin sınırları genişledikçe bakış açımız satış ve
tutundurma ile sınırlanmaya başlamıştır”.
Webster (1992) ise genişleme konusunda Kotler’den farklı
olarak “işletmelerde pazarlamanın rolü, pazarlara birden fazla ortaklıkla
(kanallar, stratejik işbirlikleri, ilişkiler vs) girilmesini sağlamaktır”
demektedir.
Pazarlama yönetimi, paradigma genişlemesinin popülaritesine
rağmen esasında; pazarlama stratejisi, segmentasyon ve hedef seçimi, pazarlama
karması elemanları (ürün, mekan, fiyat, tutundurma, Pazar araştırması) gibi
işletme odaklıdır. Zaman içerisinde ürün kavramında da değişiklikler meydana
geldiği görülmektedir. Daha önceleri imalat endüstrilerinin çıktıları ve
tarımsal ürünler olarak tanımlanmaktayken, günümüzde hizmetlerin fiziki
ürünlerin de önünde olduğu görülmektedir. Sonuç olarak pazarlama yönetimi okulu
oldukça ilgi görmüş ve oldukça geniş bir çerçevede araştırmacılar tarafından
incelemeler ortaya konulmuştur.
PAZARLAMA SİSTEMLERİ OKULU
Pazarlama sistemleri okulu, pazarlama ile ilgili her soruya
yönelir. Örneğin: pazarlama sistemi nedir? Neden vardır? Pazarlama ile kimler
uğraşmaktadır? Pazarlama nerede ve ne zaman uygulanır? Nasıl çalışır? Pazarlama
sistemi ne kadar iyi çalışıyor?
Terminolojik olarak pazarlama sistemi kavramını ilk kullanan
1957 yılında, Pazarlama Davranışı ve İdari Eylem isimli çalışmasında Alderson
olmuştur ve “organize davranış sistemleri”, “girdi ve çıktı sistemleri”,
“sistemlerin gelişmesi ve hayatta kalması” gibi konuları tartışmıştır.
Muhtemelen Boulding’in 1956 tarihli “Genel Sistem Teorisi-Bilimin İskeleti”
isimli çalışmasından etkilenmiştir. Alderson çalışmasını işlevselcilik olarak
adlandırsa da sistem daha doğru bir kavramdır.
1965 yılında Alderson’un vefatının ardından öğrencileri ve
çalışma arkadaşları onun izinden gitmeye devam ettiler. 1967 yılına
gelindiğinde Fisk “Pazarlama sistemleri: Tanımlayıcı Analiz” isimli çalışmasını
yayınladı. Bu çalışma, mikro ve makro pazarlama sistemlerini tanımlamaktaydı.
1967 yılında Dixon ise yaptığı bir çalışmada pazarlama sisteminin diğer
sistemlerle nasıl iç içe geçmiş olduğunu tartışıyordu. 1966 yılında Boddewyn,
yaptığı çalışmada rekabetçi pazarlama sisteminden bahsediyor ve yapı, işlev,
süreç, çevre gibi faktörlerin pazarlama üzerine etkisini ortaya koymaya
çalışıyordu. 1970 yılında Bucklin’in “Dikey Pazarlama Sistemleri” çalışmasında
kanalların sistem olarak ekonomik boyutlarından bahsediyordu. 1969 yılında
Stern, olayın davranışsal boyutlarını ele almaktaydı. Mallen 1967 yılında
kanallar arası ilişkinin yönetim karar sistemleri üzerine etkisi ile ilgili
çalışmasını yayınladı. 1971 yılında Lazer, pazarlama yönetimini analiz etmek
için sistem yaklaşımını kullandı.
Pazarlama yönetimi ve tüketici davranışları ile ilgili
okullar öne çıkıkça sistem okulu gündemdeki yerini yavaş yavaş kaybetmiştir.
TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI OKULU
Pazarlama, insan davranışları ile ilgilendiği için tüketici
davranışları okulu da pazarlamanın önemli okullarından birisi olmuştur. Bu okul
genel olarak satın alma (araştırma ve seçme) ve tüketim (kullanım ve bertaraf
etme) konuları üzerine yoğunlaşmıştır. Her ne kadar alıcı ve tüketici
çoğunlukla aynı manada kullanılsa da bu ikisi arasında çok net fark vardır. Söz
gelimi bir ürün veya hizmet bir şahıs tarafından satın alınabilir fakat
tüketeni bir başkası olabilir. Alıcı ürün veya hizmetin fayda/maliyet
noktasında değerlendirmesini yaparken tüketici tatmin noktasında
değerlendirir.
Tüketici davranışları Freudcu psikolojiden (tüketici
subliminal mesajlarla manipüle edilebilir), Pavlovcu psikolojiye (tüketici
tekrarlanan mesajlardan etkilenir), psikofizikten (tüketici algıları sadece
fark edilebilen değişiklikleri sezebilir), bilişsel psikolojiye (tüketici
riskli karar verme esnasında bilgi akışından ürkebilir), sosyal psikolojiden
(tüketici kanaat önderlerinden ve liderlerden etkilenebilir), sosyolojiye
(tüketici sosyal sınıfının ve alt kültürünün etkisi ile hareket eder) hatta
antropolojiye (tüketici; folklorun, mitlerin ve ritüellerin bir parçasıdır)
kadar geniş bir yelpazede ele alınabilir.
1950’lerden önce az sayıda iktisatçı, psikolog ve sosyolog
tüketici davranışları üzerine çalışmalarda bulunmuşlardı. 1950’li yıllarda
pazarlamada motivasyon üzerine çalışan araştırmacılar genel olarak Freudcu
düşünce üzerinden yürümekteydi. Bilahare kullanılan derinlemesine görüşme, ayna
benlik teknikleri, odak grup görüşmeleri neticesinde olay kavramsal olarak
çıkmaz bir yola girdi.
1960’lara gelindiğinde tüketici davranışları okulu farklı
bilim dallarının da bir arada kullanılmaya başlanması ile satın alma davranışı
ile ilgili daha kapsamlı modeller ortaya koymaya başladı. Bu modeller, çevresel
ve pazarlama uyarıcılarını girdi olarak kabul edip, davranışsal çıktıların
satın alma eylemine dönüşüp dönüşmediğini incelemekteydi. Dönemin önemli
çalışmaları aşağıdadır:
Engel
vd
|
1968
|
Tüketici
davranışları
|
Howard
ve Sheth
|
1969
|
Müşteri
davranışı teorisi
|
Kassarjian
ve Robertson
|
1968
|
Tüketici
davranışlarında bakış açıları
|
Holloway
vd
|
1971
|
Tüketici
araşıtmaları: çağdaş bir eylem araştırması
|
Cohen
|
1972
|
Tüketici
davranışlarının davranış bilimsel bulguları
|
Konuya ilginin artması sonucunda 1969 yılında tüketici
davranışları ile ilgili olarak yapılan bir organizasyon bilahare 1974 yılında
Tüketici Davranışları Araştırmaları Derneği’ne dönüşmüş ve 1974 yılında Journal
of Consumer Research yayın hayatına başlamıştır. Bu dergi sayesinde tüketici
davranışları kavramı “satın alma, kullanma ve tüketme” kavramlarının da ötesine
taşınmış, “aile planlaması, mobilite, mesleki tercihler” gibi daha geniş bir
sahaya yayılmıştır. Bu sayede alan dışında bulunan pek çok araştırmacı da
konuya dahil olmuş ve çalışmalar yaparak yayınlamışlardır. Diğer taraftan konun
bu araştırmacılar tarafından salt olarak ele alınmasına da eleştiriler
gelmiştir. Örneğin Kotler “Satın almak da pazarlamadır!” başlıklı bir makale
yazarak rahatsızlığını dile getirmiştir. Sheth ve Garret ise tüketici
davranışları ile pazarlamanın günün birinde boşanacağını (!) öngörmüşlerdi. Wilkie
ve Moore ise 2003 yılında yaptıkları bir çalışmada bu dergide ilk 20 yılda
yayınlanan makalelerin sadece 3 tanesinin başlığında pazarlama kelimesinin
geçtiğinden dem vurmaktadır.
Tüketici davranışları kor olarak sadece satın alma
davranışını incelemez. Hediye verme, hükümet harcamaları, hayır işleri,
hırsızlık gibi pek çok farklı sahada araştırma yapar.
Son tahlilde tüketici araştırmaları pazarlama kavramının da
dışına çıkarak kendi başına bir sosyal bilim hüviyeti kazanmıştır. Tüketici
davranışlarının popüler ilgi alanları şunlardır: motivasyon, kişilik,
etkilenme, algı, dikkat, hiyerarşi ihtiyacı, kanaat önderliği, etkiler
hiyerarşisi, alt kültür, çapraz kültür, aile hayat eğrisi, sosyal güdülenme,
eğilimler, tercihler..
MAKRO PAZARLAMA OKULU
Pazarlama yönetimi ve tüketici davranışlarında meydana gelen
popülarite, genel sistem yaklaşımına olan ilgiyi azalttı. Mikro odaklı
okulların yükselişine bir tepki olarak ve Alderson’un sistem düşüncesini
yeniden canlandırmak için bazı akademisyenler, Fisk’in 1967 yılındaki makro
pazarlama konusundaki sistem şemasına dönüş yaptılar. Bu okul büyük resme
odaklanmıştır. Pazarlama sistemi toplumu nasıl etkiler? Toplum pazarlama
sistemini nasıl etkiler? Bütün pazarlama sisteminin toplam verimliliği nedir?
Gibi sorulara cevap arar.
Bu okul temel olarak aşağıdaki çalışmaların üzerine bina
edilmiştir;
Breyer
|
1934
|
Pazarlama
kurumu
|
Duddy
ve Revzan
|
1947
|
Pazarlama:
Kurumsal bir yaklaşım
|
Vaile
|
1952
|
Amerikan
ekonomisinde pazarlama
|
İlk makro pazarlama konferansı 1977 yılında düzenlendi.
Arkasından 1981 yılında Journal of Macromarketing dergisi yayın hayatına
başladı. Bu konferansa eleştirilerin gelmesi de gecikmedi. Genel olarak
bireyleri ve işletmeleri yok sayan bir makro pazarlama anlayışından
bahsedilemeyeceği mikro pazarlamacılar tarafından dillendirildi.
Genel konsept olarak en kabul gören tanım 1981 yılında Hunt
tarafından yapılandır. Buna göre makro pazarlama; pazarlama sistemlerini,
bunların toplum üzerine ve toplumun da pazarlama sistemi üzerine etkilerini
incelemektedir. Günümüzde Journal of Macromarketing dergisi; rekabet ve
pazarlar, küresel politika ve çevre, pazarlama ve kalkınma, pazarlama tarihi ve
yaşam kalitesi gibi konuları içeren yayınlar yapmaktadır.
Pek çok akademisyen mikro pazarlama ve tüketici davranışlarına
yoğunlaştığından makro pazarlama gerçek manada olması gereken yere gelemedi. Bu
duruma bir eleştiri olarak Wilkie ve Moore 2003 yılında yaptıkları çalışmada şu
yorumda bulundular: “pazarlama ve toplum kavramlarını oluşturan prensipler,
sezgiler, sorular ve keşifler geleceğin pazarlama düşüncesi liderlerinin
akıllarından çıkmamalıdır”.
DEĞİŞİM OKULU
Bu okul şu soruların üzerinde durur: Değişimin tarafları
kimlerdir? Tarafları anlaşmaya ne motive etmektedir? Değişimin kaynağı nedir?
Pek çok teorisyene göre pazarlamanın kalbi değişimdir. Adam
Smith’e göre emeğin olduğu yerde değişim de olmalıdır. İnsan doğasında
değişimin yeri ve önemi yadsınamaz. Pazarlama düşünürleri ise bunun doğası
hakkında fikir üretmeye çalışırlar. Değişim okulu iki ana akıma sahiptir.
Birincisi klasik akımdır. Klasik akımda pazarlama işlemleri üzerinde durulur.
İkincisi genişletilmiş akımdır. Bunda ise genel veya sosyal değişim üzerinde
durulur.
Değişim okulu, genel itibari ile 1965 yılında Alderson ve
Miles tarafından yazılan İşlemler ve Dönüşüm isimli çalışma üzerine
başlamıştır. Alderson’a göre “işlemler pazarlama teorisine bir takım yeni
olasılıklar ekleyen önemli bir yapı taşıdır”. Commons’a göre “pazarlama
emtiaların değiştirilmesi değildir. Pazarlama satın alma ve satmadır”.
Alderson kavramsal olarak olayı münferit satış ve satın alma
boyutundan pazarda dönüşüm boyutuna taşıyarak incelemiştir. Dönüşümü,
hammaddeyi ilk üretenden son tüketiciye varana kadar akan işlemlerin araya
gelmesi ile oluşan bütün olarak tanımlamıştır.
Kotler’e göre “işlem, iki taraf arasında değerlerin el
değiştirmesidir. Değişime konu olan şey her zaman mal, hizmet, para
olmayabilir. Bunlar gibi zaman, enerji ve hisler de değişime konu olabilir”. Değişimin
gerçekleşmesi için dört şart vardır. Bu dört şartın aynı anda meydana gelmesi
değişim işleminin meydana geldiği manasına gelmez.
- En az iki taraf.
- Tarafların birbirlerine önerebilecekleri bir değere sahip olmaları.
- İletişim kurulabiliyor olması.
- Değişimi kabul veya ret edebilme iradesi.
Jenerik değişim, pazarlama yönetimi tekniklerinin din,
siyaset, kişisel konular gibi mevzularda nasıl ikna edici olabileceği üzerinde
durur. Taraflar arasında maddi değişimler dışındaki değişimlere odaklanır.
Görünüşe göre her türlü iletişim insanlar arasında gayrı maddi bir değişime az
yada çok sebep olmaktadır. Buna istinaden Garrett ve Sheth “pazarlama kendisini
bir şekilde maddi değerlerin değişimi ile sınırlandırmalıdır” önerisinde
bulunmuşlardır.
Bagozzi, 1979 yılındaki çalışmasında değişim kavramı ile
ilgili genel bir teori ortaya koymaya çalışmıştır. Bu kapsamda 3 bağımlı
değişken ve 4 etken tanımlamıştır.
Bağımlı Değişkenler
|
Etkenler
|
Çıktılar
|
Sosyal
etki
|
Tecrübeler
|
Sosyal
aktör karakteristikleri
|
Faaliyetler
|
Sosyal
olasılıklar
|
Üçüncü
parti etkileri
|
Bu teori, diğer yazarlar tarafından klasik iktisadi
denklemlere dayanması ve genel bir teori olamayacağı yönünde eleştiriler
almıştır.
1983 yılında Hunt, daha bilimsel bir yaklaşım geliştirmiş ve
“pazarlama; değişim ilişkilerini inceleyen bir davranış bilimi dalıdır”
demiştir.
1987 yılında Houston ve Gassenheimer pazarlama önerisini
“mal ve hizmetler”den genişleterek “fikirler, kişilikler, örgütler, medya,
mekanlar, değişim tecrübeleri ve değişimin sonunçları” başlıklarını da
eklemişlerdir. Sonuç olarak değişim kavramının pazarlama teorilerinin
sınırlarını çizen bir çerçeve olduğunu belirtmişlerdir.
Paradigmada meydana gelen bu gelişmelerin ardından,
pazarlama kavramının toplumda algılanışı da değişti. Farmer’ın 1967 yılında
yazdığı “Kızınızın bir pazarlamacı ile evlenmesini ister misiniz?” isimli
yazının başlığına cevap genel olarak “hayır” iken, günümüzde işler tersine
dönmüştür.
Pazarlama kavramına sosyal faaliyetlerinde eklenmesi, genel
kavramın dışına çıkılmasına sebep oldu. Genel değişim teorisi sosyoloji, sosyal
psikolojiyi daha çok içine alırken, işletme konseptlerini, alıcıları,
satıcıları, kar motivasyonunu, ekonomik değeri dışlamıştır. Oysa sosyal
değişimi genel bir pazarlama teorisi çerçevesi olarak düşünmek oldukça yetersiz
olacaktır.
PAZARLAMA TARİHİ OKULU
Bu okul; uygulamaların, tekniklerin, kavramların ve
teorilerin süreç içerisinde ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı, kendisinden
önceki ve sonrakilerle ilişkileri üzerine odaklanır. İlk defa 1976 yılında
Grether tarafından böyle bir okulun kabul edilmesi gerektiğinden bahsedildi.
Journal of Marketing dergisini 1936 yılından başlayarak 40 yıl boyunca çıkan
yazıları inceledi ve Pazarlama Okulu da dahil olmak üzere 12 okul kategorize
etti. Bundan önce 1938 yılında Hotchkiss’in yazdığı “Pazarlamanın Mihenk
Taşları” isimli eser önemlidir
1930-60 yılları arasında pazarlama tarihi araştırmaları,
toptancılık ve perakendecilik ile disiplinin gelişimine odaklanmıştı. 1960’lara
gelindiğinde alanda daha sağlam araştırmalar yazılmaya başladı. Bu durum, konuya
artan ilginin bir sonucuydu.
1983 yılında Michigan Üniversitesi’nde ilk kez Kuzey
Amerikan Pazarlama Tarihi Araştırması Çalıştay’ı düzenlendi. 1990’lara
gelindiğinde organizasyonun adı “Pazarlama Tarihi Araştırmaları ve Analizleri”
olarak değişti ve konu hakkında daha fazla çalışma üretilmeye başladı.
Avrupa’da ise İngiltere’de Perakendecilik ve Dağıtım Tarihçesi Merkezi kuruldu.
İlerleyen yıllarda alana ilginin daha da artması beklenmektedir.
Sonuç
Pazarlama yönetimi okulu, değişim okulu ve tüketici
davranışı okullarında yaşanan gelişmeler pazarlamayı bir yol ayrımına
getirmiştir. Çünkü yönetim ve davranış okulları araştırmacıların büyük bölümünü
kapsıyorken değişim okulu ise genel teorinin büyük bölümünü kapsamaktaydı. Bu
noktada sorulması gereken soru, paradigma genişlemesine herhangi bir mantıklı
gerekçesi olup olmadı ve pazarlamanın kendi kuramsal çerçevesine dönüp orada
kalmasının daha doğru olup olmadığıdır.
Commons (1924), Breyer (1934) ve Alderson (1965); tarafların
sosyal rollerini oynadığı sosyal bir kurumdur savını öne sürmektedirler. Genel
değişim teorisi ise her türlü değişim faaliyetini kapsamaktadır.
Pazarlama genişlemesi kavramında temel sorun; insan
davranışları doğal olarak sosyaldir. Sosyal davranışlar insan davranışlarının
ve değişim ilişkilerinin tamamını kapsamaktadır. Pazarlama yönetimi teknikleri;
politik çalışmalarda, dini organizasyonlarda ve kişisel amaçlarda
kullanılabilmektedir. Hal böyle olunca siyasal bilimler, teoloji, sosyoloji ve
sosyal psikoloji de kullanım alanına girmektedir. Diğer taraftan istatistiksel
yöntemler de pazarlama araştırmalarında kullanılmaktadır.
Kavramın bu kadar genişlemesi bir taraftan da ana çerçevenin
bulanıklaşıp ortadan kalkmasına sebep olmaktadır. Sheth ve Gardner 1982 yılında
bu konuyu eleştirirken “bu genişleme, pazarlamanın öz kimliğini ortadan
kaldırmadan önce tersine dönmelidir” demişlerdir. Taraflardan birinin diğerine “merhaba” demesi
ve diğerinin de “selam” diye karşılık vermesi pazarlamanın alanına giren bir
değişim midir? Eğer bunu pazarlamanın alanına giren bir değişim olarak kabul
edersek; pazarlama sanal olarak her şeyi kapsayan fakat reelde içi boş bir
kavram olarak karşımıza çıkar.
Genel değişim ve tüketici davranışı kavramlarındaki
genişleme daha ne kadar sürebilir? Prensip olarak sonsuza kadar. Son çeyrek
yüzyıla baktığımızda genişlemiş pazarlama efsanesi pek çok pratik uygulama
ortaya çıkartmasına rağmen pek az teori üretmiştir.
(A History of Schools of Marketing Thought; Shaw&Jones; 2009 makalesinden özetlenmiştir)
Ayrıca bkz:
http://betadergi.com/uploads/pdf/pazarlama-teorisi-nin-felsefi-temelleri-degisim-mi-iliski-mi-1.pdf
http://web.bilecik.edu.tr/mehmetali-paylan/files/2011/02/tarihsel-perspektiften-gelece%C4%9Fe-pazarlaman%C4%B1n-seyri.pdf
http://betadergi.com/uploads/pdf/ekonomik-insan-dan-sosyo-ekonomik-insan-a-pazarlamanin-iktisadi-temelleri-ve-pazarlama-icin-bir-cikarim-2.pdf
Ayrıca bkz:
http://betadergi.com/uploads/pdf/pazarlama-teorisi-nin-felsefi-temelleri-degisim-mi-iliski-mi-1.pdf
http://web.bilecik.edu.tr/mehmetali-paylan/files/2011/02/tarihsel-perspektiften-gelece%C4%9Fe-pazarlaman%C4%B1n-seyri.pdf
http://betadergi.com/uploads/pdf/ekonomik-insan-dan-sosyo-ekonomik-insan-a-pazarlamanin-iktisadi-temelleri-ve-pazarlama-icin-bir-cikarim-2.pdf
1 yorum:
Yorum Gönder