An Examination Of Consumer Advocacy And Complaining Behavior
İn The Context Of Service Failure
Piotr Chelminski&Robin A. Coulter
SENARYO
Fred, buzdolabı arızasından sonra yaşadığı tamir
tecrübesinden dolayı çok mutsuzdu. Tamirci geç gelmişti ve yetkin olmayan
birisiydi. Fred, mutsuzdu fakat tamirci ile tartışmaya girmedi; firmayı arayıp
şikayetçi olmadı. Fakat Fred, pek çok arkadaşına yaşadığı bu durumu anlattı ve
onları bu markayı kullanmamaları için ikna etmeye çalıştı. Mary ise yerel bir
elbise satıcısında yaşadığı tecrübeden memnun değildi. Kendisi ile ilgilenen
mağaza elemanı tecrübesiz ve kabaydı. Yaşadığı bu duruma çok kızdığından mağaza
yöneticisine gitti ve şikayetlerini bildirdi.
GİRİŞ
Tatmin etmeyen hizmetlerden ötürü tüketicilerin şikayetçi
olmaları çok rastlanan bir durumdur. Bu araştırmada Fred gibi kulaktan kulağa
şikayeti yayan tüketiciler ve Mary gibi şikayetini işletmeye bildiren
tüketiciler arasındaki ayrımı ortaya koymaya çalışmaktadır. Bilindiği gibi
tüketiciler olumsuz tecrübelerini çevreleri ile paylaşmakta ve bu da
işletmelerin satış performansı ve karlılığına sirayet edebilmektedir.
Tüketiciler için bildikleri kişilerden gelen olumsuz bilgilendirmeler; farklı
mecralardan gelen olumlu bilgilendirmelerden (reklam, duyurum vs) daha
etkilidir.
Geçmiş çalışmalarda elde edilen bazı bulgulara göre;
Öncelikle Tatminsizliğin şiddetlenmesi ile beraber şikayeti dile getirme oranı
da artar. Bir ikincisi pek az sayıdaki tüketici şikayetlerini dile getiriyor
olabilirler. (Bolfing’e göre tatminsizlik yaşayan tüketicilerin %44’ü doğrudan
işletmeye şikayetini bildirmektedir) Üçüncüsü ise bu araştırmada belli
konularda kulaktan kulağa şikayet eğilimi araştırılmaktadır.
Utangaç ve kibar kişilerin olumsuz yönlü şikayet dillendirme
oranları düşüktür.
Araştırmanın amacı, tatminsizlik yaratan
ürünlerin/hizmetlerin ardından diğer
tüketicileri korumak amacı ile şikayet paylaşma eğilimlerinin anlaşılmasıdır.
Araştırmada iki konsept ele alınmıştır. Birisi evde yaşanan sorunlu tamir
hizmeti, diğeri ise perakende mağazasında yaşanan olumsuz deneyimdir.
TÜKETİCİ SAVUNUCULUĞU VE ŞİKAYET DAVRANIŞLARI
Literatürde, sosyal davranışların tetiklenmesinde başka
insanlara yardım etme arzusu ve sosyal refahı arttırma niyetinin öneminden
bahsetmektedir. Yardım etme davranışının empatik bir yapısı vardır.
Pazarlamada örnek vermek gerekirse kanaat önderleri,
kullandıkları ve bilgi sahibi oldukları ürün/hizmetler hakkında bilgilerini
diğer tüketicilerle paylaşarak onlara fayda sağlamaktadırlar.
Bazı araştırmalarda, bazı tüketicilerin ürün ve hizmetlerle
ilgili bilgi ve deneyimlerini paylaşarak yönlendirici olmaktan haz duyduklarını
ortaya koyulmuştur.
Yine geçmiş araştırmalarda bazı kişilerin başkaları ile
alışverişe giderek onlara yönlendirmede bulunmaya veya destek olmaya
çalıştıkları da ortaya çıkmıştır.
Bu çalışmada tüketici savunuculuğu kavramı üzerinde
durulacaktır. Bu kavram, pazardaki ürün ve hizmetlerle ilgili olumsuz
bilgilerin diğer tüketicileri korumak için paylaşılması manasına gelir.
Bu çalışmaya göre tüketici savunuculuğu ile şikayet
davranışı ilişkili kavramlardır. Zira şikayet ile yaşanan olumsuz deneyimi
aktaran tüketici, başkasının da aynı olumsuzluğu yaşamasına engel olmaktadır.
Araştırmada nitel yöntemlerden birisi olan kritik olay tekniği kullanılmıştır.
Fultz vd’nin 1986 yılında yaptıkları çalışmada; alturistik
eğilimi olan kişilerin egoist sebeplerden bağımsız olarak diğer insanlara
yardım etme niyetinde oldukları tespit edilmiştir.
Tüketici savunucusu olan kişiler, sorunlu hizmet
sağlayıcılara karşı şikayet mekanizmasını çalıştırarak farkındalığı arttırmaya
ve şikayete konu işletmeyi sorunu çözmeye zorlamaya çalışmaktadırlar.
Bunlara istinaden H-1: Tüketici savunuculuğu (a) tüketicinin
şikayetini dile getirmesi ve (b) olumsuz kulaktan kulağa iletişim olasılığına
pozitif yönde etki eder.
Tüketici davranışlarında kulaktan kulağa iletişim;
tüketiciler arasında kişisel olarak gerçekleşen ve yükleminde kötüleme bulunan
bir eylemdir. Bu olumsuz söylemler; fiyat, kalite, hizmetten kaynaklı
tatminsizlik, dağıtım sorunları vb konuları içerebilir. Kulaktan kulağa
iletişimin en önemli tetikleyicileri problemin sebep olduğu tatminsizliğin
şiddeti ve tüketicinin şikayetine karşı aldığı olumsuz tepkidir.
Araştırmacılara göre kulaktan kulağa iletişim, tüketicinin
şikayetini doğrudan bildirmesine göre daha fazla zarar verebilmektedir. Yine
araştırmalara göre şikayetlerini doğrudan işletmeye ileten tüketicilerin,
kulaktan kulağa ileten tüketicilere nazaran tatminsizliği daha kolay
unuttukları anlaşılmıştır. Tüketici savunucusu olarak adlandırılan grup her iki
yöntemi de kullanmaktadır.
Bunlara istinaden H-2: Tatminsizlik yaratan hizmetle
karşılaşma bağlamında; kişinin tüketici savunucusu özellikleri arttıkça
kulaktan kulağa şikayet aktarımı olasılığı, doğrudan işletmeye bildirilen
şikayet olasılığına nazaran artma eğilimi göstermektedir.
YÖNTEM
Konuyu daha iyi anlayabilmek ve ifade edebilmek adına kritik
olay tekniği kullanılarak iki ayrı senaryo geliştirilmiştir. Bunlardan birisi
mağazada diğeri ise evde hizmet alımı esnasında cereyan etmektedir. Her iki
senaryo da tatminsizlik üreten hizmet alımı üzerinedir. Her iki senaryo da kısa
tutulmuş ve tatminsizliği ifade etmeye çalışmıştır. Senaryolar önceden
üniversite öğrencileri üzerinde test edilmiş ve kusurları düzeltilmiştir.
Üniversite öğrencilerinden yetişkin ve öğrenci olmayan
katılımcılar bulmaları için yardım alınmıştır. 106 öğrenciden, bu özelliklerde
3’er kişinin adını ve adresini vermeleri istenmiştir. Bunu yapmaları için
ekstra kredi ve 50 USD’lik ödülü olan bir çekilişe katılmaları sağlanmıştır.
Toplamda öğrencilerden 321 adres ve isim alınmıştır.
Örneklem ikiye ayrılmıştır. Bu ayrımda perakendecide ve evde
tamirde yaşanan olumsuz tecrübelere ve olumsuz tecrübenin şiddetine göre
ortalama ve yüksek olacak şekilde bir ayrım uygulanmıştır.
Örneklemdeki kişilerin ev adreslerine posta yolu ile anket,
ön yazı, geri gönderim için posta ücreti içeren mektuplar gönderilmiştir. Dönüş
yapmayanlara 10 gün sonra aynı setten bir kere daha gönderilmiştir. Sonuçta 280
adet kullanılabilir veri formu geri dönmüştür.
Katılımcıların yaş ortalaması 44 ve %59’u kadındır.
Katılımcıların %83’ü yüksek öğrenim mezunudur. Yıllık ortalama hane geliri ise
81.000 USD’dir.
Katılımcılar senaryoları okuduktan sonra kulaktan kulağa
veya doğrudan işletmeye yapacakları şikayet konusunda karar sahibi olmuşlardır.
Finalde ise tüketici savunuculuğu ve demografik değişkenlerle ilgili soruları
cevaplamışlardır.
BULGULAR
H1a-b’nin analizi için yapısal eşitlik modeli
kullanılmıştır. Buna istinaden tüketici savunuculuğu istatistiksel olarak
olumsuz kulaktan kulağa iletişim ve doğrudan işletmeye yapılan şikayetler için
anlamlı bir belirleyicidir.
H2 için yapılan analizlerde olumsuz kulaktan kulağa iletişim
yöntemi, doğrudan işletmeye şikayette bulunma yöntemine göre daha yaygındır.
Yine bu analizlerde tatminsizliğin şiddeti arttıkça olumsuz kulaktan kulağa
iletişim ve doğrudan işletmeye şikayette bulunma eğilimi de artmaktadır.
Son olarak, tüketici savunuculuğu eğilimi yüksek olanların
olumsuz kulaktan kulağa iletişim ve doğrudan işletmeye şikayete bulunma
yönelimlerinin de yüksek olduğu anlaşılmıştır.
SONUÇ VE TARTIŞMA
Kişinin tüketici savunuculuğu eğilimi arttıkça tatminsizlik
yaratan hizmetlerle ilgili olumsuz kulaktan kulağa iletişim ve doğrudan
işletmeye şikayette bulunma eğilimleri de artmaktadır.
Tüketici savunuculuğu şiddeti, olumsuz kulaktan kulağa
iletişim ve doğrudan işletmeye yapılan şikayetler için eşit derecede
belirleyicidir.
Olumsuz kulaktan kulağa iletişimin derecesi doğrudan
işletmeye yapılan şikayetlerin derecesinden fazladır. Diğer taraftan bu ikisinin
seviyesi tatminsizliğin yaşandığı yere de bağlılık göstermektedir.
Tüketici savunucularının amacı doğrudan işletmeyi düzeltmek
değil, diğer tüketicileri uyarmaktır. Dolayısı ile olumsuz kulaktan kulağa
iletişimi daha fazla tercih etmektedirler.
Olumsuz kulaktan kulağa iletişim ve şikayeti doğrudan
işletmeye iletme yöntemleri ile tüketiciler yaşadıkları tatminsizliğin
seviyesini düşürmektedirler.
Enteresan bir şekilde iyi bir şikayet yönetimi sergileyen
işletmelerin değerlendirilmesinde tüketiciler şikayetin sebebinden ziyade
şikayet yönetimi sürecini değerlendirmekte ve işletme hakkındaki kanaatlerini
buna göre oluşturmaktadırlar.
Yapılan analizlere göre tüketici savunucuları demografik
olarak kategorize edilememektedirler. Bu sebepledir ki şikayet yönetimini doğru
uyguladığına inanan işletmeler, kurumsal iletişim çalışmalarında tüketicilere
şikayet süreçlerini nasıl yönettiklerini ve şikayetleri kendilerine
bildirmelerini teşvik etmelidir.
Analiz sonuçlarına göre olumsuzlukla evinde karşılaşan
tüketicilerin tatminsizlik seviyesi mağazada karşılaşanlara göre daha yüksek
çıkmıştır.
Çalışmayı değerlendirirken katılımcıların %83’ünün eğitimli
erişkinler olduğu da dikkate alınmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder