Employer Branding:
Strategic Implications For Staff Recruitment
Ralf Wilden ,
Siegfried Gudergan & Ian Lings
Bazı bölgesel farklar olmakla beraber pek çok gelişmiş
ekonomide çalışan sayısı oldukça fazladır ve yetenekli çalışanlar için rekabet
oldukça yüksektir. Aynı şekilde çalışanlar arasında da rekabet oldukça artmaktadır. Diğer
taraftan dünya nüfusunun yaş ortalamasının artması da buna sebep olmaktadır.
Avrupa’da çalışan nüfusun %62’sini oluşturan 15-60 yaş grubunun bugünkü oranı
%49’dur. Kuzey Amerika’da ise bu oran %60’tan %54’e düşmüştür.
Yüksek rekabetin yaşandığı pazarlarda en uygun çalışanların
işe alınması ile ilgili rekabet de hızla artmaktadır. İşletmeler kendi insan
kaynağı havuzlarının iş yapabilmek için yeterli kalitede olduğundan emin olmalı
ve stratejiler geliştirmelidir. Bu sebeple işletmeler çalışanları kendilerine
çekecek stratejilerle daha çok sayıda uygun adayın başvurusunu almayı
hedeflemektedir. Diğer taraftan firmalar için bir diğer önemli konu ise
bünyelerinde çalışan stratejik insan kaynağını da muhafaza etmektir.
Çalışan markası; çalışanlar için psikolojik, ekonomik ve
fonksiyonel faydalar sunan bir pakettir. Bu faydaların çalışan zihninde
manipüle edilmesi ile potansiyel çalışan adayları için en iyi çalışma ortamına
sahip iş yeri olduğu algısı yaratılabilir.
Çalışan markası yaklaşımına benzer bir yaklaşım da iç
pazarlama kavramıdır. Bu kavrama göre müşteri tatmini ancak tatmin olmuş ve
yüksek motivasyonlu çalışanların varlığı ile mümkündür. Buna göre şirketler
çalışma düzenlerini de aynı ürün ve hizmetleri pazarladıkları şekilde aynı
mantık ile tasarlamalıdırlar.
Pek çok araştırmacıya göre markalar ve insan kaynağı
işletmelerin en önemli varlıklarıdır. Bu soyut varlıkların geliştirilmesi
pazarlamacıların ve insan kaynakları yöneticilerinin önemli bir görevidir.
İşletmenin insan kaynakları ürün tasarımı, ürünlerin düzenli bir şekilde sevk
edilmesi, müşterilerin algılarının doğru bir şekilde yönetilmesi gibi işlerle
uğraşır. Çünkü müşterilerin firma algısı aynı zamanda mevcut ve potansiyel
çalışanlarının da o firmayı nasıl algıladıkları ile ilişkilidir.
Markalar ve Çalışanlar
Pek çok marka tanımı paydaşları değil müşterileri dikkate
alır. Marka, “satıcının müşteriye sunduğu spesifik özellikleri, faydaları ve
hizmetleri içeren; kendisini rakiplerinden ayıran bir sözdür”. Çalışan
pazarlamasının içerisinde bulunan çalışan markası ise mevcut ve potansiyel
çalışanlar benzer bir önerinin olmasıdır. Burada önemli olan insan kaynakları
ile pazarlama fonksiyonlarının bir arada bu konuya yoğunlaşmalarıdır.
Hem pazarlamacılar hem de insan kaynakları uzmanları
birbirlerinin marka hedeflerine zarar verebilecek uygulamalardan
kaçınmalıdırlar. Çalışan markası, işletmenin tüm markalarından etkilenebilir ve
etkileyebilir; bu sebeple firmanın içindeki ve dışındaki tüm mesajlara sirayet
edebilir. Ürün markalarına sahip düşük müşteri farkındalığı olan firmalar
yüksek kapasiteli insan kaynağına erişmekte güçlük çekebilir ve dolayısı ile
farkındalığı düşük çalışanları işe almak durumunda kalabilirler. Diğer taraftan
eğer ürün markaları tüketici pazarları için ilgi çekici değilse potansiyel
çalışanlar da bir o kadar ilgisiz olacaktır.
Marka Değeri ve Sinyal Teorisi
Pazarlama söylevi baskın olarak ürün veya kurumsal
markaların müşterilerin tutumlarına ve bunların sonuçlarına odaklanmaktadır.
Tsao’ya göre marka değerini ölçmenin iki yolu vardır. Birincisi bilişsel
psikoloji, ikincisi ise iktisadi bilgilere dayanmak. Bilişsel psikoloji
tüketici orijinli marka değeri; markanın performansı ve kişiliğinin müşteriler
tarafından nasıl algılandığı ile ilgilidir. Marka bilgisi tüketicilere; bilgiyi
yorumlama, güveni arttırma, algılanan riski azaltma, bilgi arama maliyetlerini
azaltma gibi faydalar sağlar.
Bilişsel psikolojinin varsayımına göre her bir bireyin marka
ile ilgili bilgiye erişimi vardır. Bu varsayım asimetrik bilgiyi ve pazarda
yaşanan anlık değişimleri göz ardı eder. İş gücü pazarlarında asimetrik bilgi,
bilgi arayan kişiyi doru bilgiye ulaşmak için zorlar ve bilgi arama
maliyetlerini arttırır.
İşaret verme teorisine göre insanlar yanlış tercih yapmamak
için; garantiler, fiyatlar ve marka gibi sinyalleri takip ederler. Kirmani ve
Rao’ya göre markalar satıştan bağımsız sinyallerdir ve değişimle ilgili
gözlemlenemeyen bir kaliteyi ifade ederler.
Bilgi asimetrisi ve sinyal teorisinin işgücü piyasalarında
uygulanabilirliği vardır. Buna istinaden işletmeler gelecek vaat eden, işe en
uygun çalışanları tespit edebilmek için yeterli bilgiye sahip olabilmek için
bir takım maliyetlere katlanmak durumundadır. Eğer bir çalışan markası
yaratılabilirse bu maliyetlerin düşmesi beklenebilir.
İşgücü Piyasası Mekanizması
İşgücü piyasasının karakteristik özelliği asimetrik
bilgidir. Dolayısı ile potansiyel çalışan adayı muhtemel işvereni hakkında tam
ve doğru bilgiye sahip olamaz. Çalışma hayatında bir arada iş yapmanın uzun
vadeli bir konu olduğu dikkate alındığında taraflar bahsi geçen asimetrik
bilgiden kaynaklanan riski en aza indirmek arzusundadırlar. Potansiyel çalışan
adayı için asimetrik bilgiden kaynaklanacak risk iş yeri iklimi, kariyer
gelişimi ve benzeri konularda ortaya çıkar. Bu gibi asimetrik bilgi
sorunlarının önüne geçilebilmesi için işverenler işgücü piyasalarına
işletmeleri hakkında doğru ve tutarlı mesajlar göndererek kendilerine dair
bilinmeyen veya yanlış bilinen konuları açıklığa kavuşturmayı tercih
edebilirler. Böylece işletmeye dair yaratılan marka algısı potansiyel çalışan
adaylarının algıladıkları riski azaltacaktır. Tam tersi durumlarda potansiyel
çalışan adaylarının algıladıkları risk artarsa, işverenin arzu ettiği nitelikte
çalışan bulması zorlaşır.
Bir başka konu ise mevcut çalışanların da örgütleri ile
ilgili aldıkları sinyalleri değerlendirerek bulundukları yere uygunluklarına
dair kanaat oluşturmalarıdır. İşveren markası kavramı, çalışan zihninde
işvereni tanımlar. İşletmenin değerlerini, sistemleri, kuralları ve
davranışları ortaya koyarak mevcut ve potansiyel çalışanları motive eder.
Böylece işgücü piyasasında bir marka değeri yaratır.
Çalışan Tabanlı Marka Değerinin Kavramsal Çerçevesi
Sinyal teorisi ve bilgi asimetrisine dayanarak potansiyel
çalışanın işgücü piyasasında bilgiye erişimi zor olan taraf olduğunu ve muhtemel işvereni hakkında
net bilgiye sahip olmadığı ifade edilmiştir.
İşveren markası bilgi asimetrisinin önüne geçebilen çalışan
tabanlı bir marka değeridir. Eğer iç pazarlama çerçevesinden iş fırsatları
işletme tarafından önerilen ürünlerden birisi olarak değerlendirilirse,
tüketici davranışı modelleri işgücü piyasalarına uygulanabilir. Aynı şekilde,
Pazar bilgisi, geçmiş tecrübeler ve güven ürünün marka etkisini belirleyicidir.
Potansiyel çalışanlar bir işin yeri ve ücreti gibi kesin bilgileri rahatlıkla
edinebilirler. Fakat çalışma koşulları, oryantasyon gibi konuları ise net
olarak bilmeleri zordur.
İşverenin potansiyel çalışan için cazibe oluşturabilmesi
için, doğru ve tatmin edici bilginin çalışan açısından erişilebilir olması
gerekmektedir. Potansiyel çalışanlar bilgiye doğrudan erişebilecekleri gibi
dolaylı yollardan da ulaşabilirler. Dolaylı bilginin erişilebilir olması için
işverenlerin potansiyel çalışanlar için kariyer imkanları, çalışma iklimi gibi
konulara dair bilgiyi erişilebilir kılmaları gerekir.
İşverenlerin marka sinyallerini işgücü piyasasına doğru bir
şekilde ulaştırabilmeleri için doğru marka stratejilerini uygulamaları gerekir.
Bu stratejilerin doğru uygulanması iş arayışındaki kişilerin bilgiye erişim
maliyetlerini düşürmekte ve algılanan iş kalitesini arttırmaktadır.
Fayda teorisini marka bağlamında işgücü piyasasında
uygulamak için verilen mesajlar ile hem işveren hem de iş arayanlar için net
bir faydanın vurgulanması gerekmektedir. Potansiyel bir çalışan için işveren
markası birkaç fonksiyona hizmet eder. Seçim sürecinde oryantasyon sürecini
sağlar, güçlü işveren markası işverenin seçim alternatiflerini arttırır ve
işgücü pazarına kalite göstergesi olarak olarak hizmet eder. Potansiyel
çalışanlara göre bahsi geçen bu konular işletmeyi daha güvenilir kılar. Daha da
ötesinde, örgüte katıldıktan sonra çalışanlar kendilerini bu örgütün bir parçası
olarak görmekten gurur duyarlar ve bu da daha yüksek bir moralle çalışmalarına
sebep olur. İşveren için, işveren markası işletmenin algılanan değerinin
çalışanlar nezrinde artmasını sağlayacağından segmentlere özel işe alma
stratejisi geliştirilebilmesine, işletmenin çalışanlar için
farklılaştırılmasına, piyasadaki diğer çalışanların da işletmeye ilgi
göstermesine fayda sağlar.
İşveren markası firma hakkında kesin ve makul bir mesaj
taşır. İşgücü pazarına işletme ile ilgili açık mesajlar gönderilemediğinde
problemler oluşabilir. Eğer işgücü pazarına açık marka sinyalleri
gönderilebiliyorsa iş arayanlar için farklı mecralarda bilgi aramaya gerek
kalmamaktadır. Bu şekilde erişilebilen mesajlar sayesinde iş arayanların
işletme ile ilgili algıladıkları risk de azalmaktadır. Buna istinaden aşağıdaki
önermeler oluşturulmuştur:
P1a: Marka açıklığı arttıkça çalışanın marka mesajına olan
güveni de artar.
P1b: Marka açıklığı arttıkça çalışan tarafından algılanan
risk azalır.
P1c: Marka açıklığı arttıkça işletmenin çalışana ilişkin
katlandığı bilgi maliyetleri de düşer.
P1d: Marka açıklığı arttıkça algılanan çalışan kalitesi de
artar.
İnandırıcı marka sinyalleri hedef kitleye ulaştığında daha
etkilidir. Potansiyel çalışanların muhtemel işverene itimatları marka mesajı
ile gelen itimat algısı ile bağıntılıdır. Mesaj ile iletilen taahütler işe alım
aşamasında adayların beklentilerine sirayet eder. Alım süreci sona erdikten
sonra şayet beklentiler gerçekleşmez ise tatminsizlik ve işten ayrılmalar
gerçekleşebilir. Diğer taraftan negatif kulaktan kulağa iletişim, işletme
itibarını zedeleyebilir. Çalışan adayı eğer süreç içerisinde iletilen
mesajlardan ikna olmuş ve çalışmaya başladıktan sonra taahütlerin yerine
getirildiğini görmüş ise firma bağlılığı söz konusu olur. Bunlara istinaden
aşağıdaki önermeler oluşturulmuştur:
P2a: Marka güvenilirliği arttıkça çalışana ilişkin algılanan
risk azalır.
P2b: Marka güvenilirliği arttıkça çalışana ilişkin yapılan
bilgiye erişme maliyetleri azalır.
P2c: Marka güvenilirliği arttıkça çalışana ilişkin algılanan
kalite de artar
Marka tutarlığının kalıcı ve geçici bir takım boyutları
vardır. Kalıcı boyutlar her bir çalışanın marka sinyaline nasıl tepki
verdiklerini ve verilen mesajların ne kadarının işletmenin ürün ve hizmetlerine
dairdir. Geçici boyutlar ise marka tutarlığının zaman içerisinde değişiklik arz
eden boyutlarıdır. Sonuç olarak sağlam ve tutarlı marka sinyalleri işveren
hakkında yüksek güvenilirlik sağlar. Bunlara istinaden aşağıdaki önermeler
oluşturulmuştur:
P3a: Tutarlılık arttıkça çalışana ilişkin algılanan risk
azalır.
P3b: Tutarlılık arttıkça çalışana ilişkin bilgi edinme
maliyetleri azalır.
P3c: Tutarlılık arttıkça çalışanların markaya güvenleri
artar.
İşveren markası sinyallerinin güvenilirliği işletme
tarafından bu markayı oluşturmak için harcanan paraya bağlıdır. Tipik olarak
örgütler sinyal bütçelerini önerdikleri pozisyonun önemine göre oluştururlar.
Yüksek marka yatırımları işletmeyi iş önerilerinde daha güvenilir kılmaktadır.
P4a: Yüksek marka yatırımı yüksek çalışan marka güveni ile
ilişkilidir.
P5a: Bilgi maliyetleri arttıkça çalışanların işletmeye
ilgisi azalır
P5b: İşin algılanan kalitesinin artması çalışanın işletmeye
ilgisini arttırır.
P5c: Algılanan riskin artması çalışanın işletmeye ilgisini
azaltır.
Metodoloji
Ekstra bakış açıları elde etmek, kavramsal çerçeveyi
çizebilmek ve ilerideki kavramları ve etkilerini ortaya koyabilmek için ön
çalışma olarak yarı-yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır.
Katılımcılar hali hazırda iş arayan, potansiyel çalışanlardan seçilmiştir. Bu
kişilerle yapılan derinlemesine görüşmeler sonucunda daha detaylı bir şekilde
konuların iç yüzünün ve doğasının anlaşılması, her bir kavramın rolünün ortaya
konulması amaçlanmıştır.
Toplamda 30 derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir.
Katılımcılar kar topu örnekleme yöntemi ile bulunmuştur. Katılımcılar bu
görüşmeler gerçekleştirildiği esnada halen iş aramaktaydılar. Daha fazla farklı
bilgi edinebilmek için katılımcılar Avustralya, Almanya, Hindistan, Kanada ve
Singapur gibi farklı kültürlere sahip ülkelerden seçilmiştir. Katılımcılar
farklı eğitim seviyelerinden ve yaşlardandır. Katılımcılardan beş tanesi hariç
hepsi ya yeni bir kariyer arayışındadır yada daha önceden profesyonel ve tam
zamanlı olarak bir yerlerde çalışmışlardır.
Görüşmeler esnasında katılımcılarla aşağıdaki konularda
tartışmalar yürütülmüştür:
- İşverenlerle daha önceki tecrübeleri ve gelecek kariyer planları
- İşveren imajı yaratma süreci
- İş seçme kriterleri.
Katılımcılara elde edilebilecek bilginin miktarını maksimize
edebilmek için önceden belirlenmiş yargılar verilmemiştir. Bütün cevaplar ses
kayıt cihazı ile kayıt altına alınmış ve sonrasında yazılı hale getirilmiştir.
Bulgular ve Sonuçlar
Marka Açıklığı ve İlişkileri
Yapılan analizler göstermektedir ki açık marka sinyali alan
potansiyel çalışanlar için işletmeler daha az maliyete katlanmaktadırlar.
Katılımcılar büyük firmaların marka değerlerinin ve önerilerinin daha açık
olduğunu fakat iş tanımlarının ve spesifik çalışan değerlerinin daha anlaşılmaz
olduğunu belirtmişlerdir. Bu durumdaki bir anlaşılmazlık altında görüşmeye
giren kişiye insan kaynakları yöneticileri de yeterince açık davranmazlarsa bu
kişi ortadaki belirsizliği gidermek için daha fazla efor sarf edecek ve daha
fazla araştırma maliyetine katlanacaktır. Bu maliyetler genelde psikolojik
olabileceği gibi, stres temelli ve zaman sebepli de olabilir.
Çalışan markası bilgisi bağlamında katılımcılara göre
firmalar pek az bilgi paylaşmaktadırlar. Bunun iyi veya kötü olduğu konusunda
ise bir uzlaşı yoktur. Bu durumun iyi olduğunu düşünenler daha fazla çaba
harcadıkları için diğer adaylara göre şanslarını arttırdıklarını
değerlendirmektedirler. Bu sayede mülakat performanslarının arttığını da
düşünmektedirler. Çalışma hayatında daha uzun süre tecrübeye sahip katılımcılar
sinyallere karşı daha duyarlı çıkmışlardır. Katılımcılardan birisi işveren
seçimi hakkında şunları söylemektedir:
Bence ilk işinizde aslında o kadar da kritik bir görevde
değilsinizdir. Ürün marka adından etkilenmiştim. Görevim ast bir roldü fakat
ben marka adından dolayı çok ciddiye almıştım. Geriye dönüp baktığımda ikinci
işime istinaden oraya hiç gitmemeliydim diyorum. İşe alım süreci özgüvenim
yerle bir olmuştu. Buna rağmen marka adına istinaden benim için hala cazibesini
koruyordu. Bu tecrübeme istinaden bir sonraki efere çok daha dikkatli olacağım.
(4 ayrı yerde toplam 8 yıl çalışmış Avustralyalı, erkek, 30 yaşındaki
katılımcı)
İş tecrübesi aynı zamanda katılımcıların uzun dönemli
kariyer gelişimlerini etkilemede faydalı bir etkendir. Daha tecrübeli
katılımcılar belirli bir işletmenin onların kariyerine sağlayacağı katkıya ve
terfi olanaklarına önem verirken; daha az tecrübeli katılımcılar gelir gibi
daha kısa dönemli faydalara önem vermektedirler. Anlaşılmaktadır ki tecrübeli katılımcılar
için kariyer gelişimi ve çalışma kültürü, sadece işgücüne katılımdan daha
önemlidir.
Diğer taraftan az tecrübeli adayları yönlendiren etkenlerden
bir diğeri de CV’lerinde güçlü ve kurumsal bir markanın yer almasını
istemeleridir. Bu gruptakiler için bir diğer önemli konu da eğitim ve
mentorluktur. Maddi faydalar her iki grup için de önemlidir fakat tek başına en
önemli konu değildir. Buna istinaden işletmeler güçlü bir çalışan markasını
öğrenme ve gelişim üzerine kurgulamalı ve sadece ücreti öne sürmemelidirler.
Yapılan analizlerde katılımcıların enteresan bir şekilde
risk olarak algıladıkları konunun muhtemel işverenin sözlerini yerine
getirememesinden ziyade kendilerinin iş yerinde gerekli performansı
sergileyememe ihtimalleri olmasıdır. İş arayanlar için bu risk algısını azaltan
hususlar şimdilik iş bulma imkanlarının ve işçiler için rekabetin fazla
olmasıdır. Daha çok kendilerinden beklentinin yeterince açık ifade edilmemesi,
iyi performans gösterdiklerinde değerlerinin bilinmemesi, kendilerine verilen
sözlerin unutulması gibi konularda endişelenmektedirler.
Psikolojik sözleşme, iş seçimlerinde riskin anlaşılabilmesi
için bazı ipuçları vermektedir. Psikolojik sözleşmeye göre hem muhtemel işveren
hem de potansiyel çalışan, işe alım sürecinde karşılıklı beklentilerini
belirlemektedirler. Bu sebeple işveren marka imajı beklentiler ile bir
uyumsuzluğa sebep olur ve gerçeklik çalışanları tatminsizliğe bağlı olarak
çalışanların yerinde kalma arzusunu azaltır.
İşletmelerin iş değerleri ve beklentileri ile ilgili olarak
başvuranlara yönelik doğru bir marka anlatımında bulunmaları önemlidir.
Katılımcılara göre, açık marka sinyali açık marka imajına sebep olmakta ve
potansiyel çalışanın zihnindeki algılanan riski işletmeye katılmasından önce
azaltmakta ve ilgisini arttırmaktadır.
Marka Güvenilirliği ve Bunun İlişkileri
İşler ürün olarak göründüğünde araştırma, tecrübe ve güven
ile ilgili karakteristik özellikler ortaya çıkar. Tüketici teorisindeki
araştırma kavramına göre tecrübe en güvenilir bilgi kaynağıdır. Katılımcıların
bakış açısına göre muhtemel işverenler, işgücü piyasasına genelde düşük
güvenilirlikli sinyaller vermektedirler. Katılımcılara göre kişisel ilişkiler
güvenilir işveren sinyali alabilmek için en etkili yöntemdir ve bu sebeple bilgi
edinme süreçlerinde kişisel irtibatlarını da kullanmaktadırlar.
Katılımcılar, çalışanlardan alınan bilgilerin en güvenilir
ve kıymetli kaynaklar olduğunu belirtmektedir. Buna istinaden güvenilirliğin
işletmeye katılma kararı verilmesinde çalışan kaynaklı marka değeri için önemli
olduğu söylenebilir. Çalışan marka güvenilirliği ile algılanan işletme
kalitesi, işletmede halihazırda çalışanların kanaatleri ile ilintilidir.
Güvenilirlik tek başına çalışan kaynaklı marka değeri oluşturmada yeterli
değildir. İşletmelerin güvenilir marka temsilcileri vasıtası ile işgücü
piyasasına olumlu marka mesajları göndermeleri tavsiye edilmektedir. Mevcut
çalışanlar işletmenin, işgücü piyasasındaki elçileri olarak kabul
edilebilirler. Araştırma sonuçlarına göre işgücü piyasasındaki aracı kuruluşlar
da işyerlerindeki çalışanlar kadar güvenilir elçiler değillerdir.
Katılımcılardan birisi aracı kurumlarla ilgili şunu söylemektedir:
İnternette veya gazetede bir ilan gördüğümde eğer kurum
adı yoksa bundan hiç hoşlanmam. Biliyorsunuz, kurumunuzun adı ile gurur
duymalısınız. Bazı işletmeler aracı kurumlarla çalıştıklarından adlarını hiç
kullanmazlar. Fakat bana sorarsan ben, başvuru yapmadan önce kimin için
çalışacağımı bilmek isterim. (Erkek, Avustralyalı, 28 yaşında, 7 yıllık iş
tecrübesi var)
Her ne kadar başvuran aday için uzun bir karar süreci
cereyan etse de aslında belirleyici olan kurumun marka imajının
güvenilirliğidir. Kurum adını saklayan işletmelerin adları ile ilgili markaları
ile gurur duymadıkları gibi bir algı yaratırlar. Bu olayın işveren marka değeri
üzerinde olumsuz etkisi vardır.
Katılımcılar ayrıca işveren marka yatırımları ile marka
güvenilirliği arasında bir ilişki olduğunu belirtmektedir. Katılımcılar bazı
örnekleri dillendirmişler markalarına olan yatırımlarını değerlendirmişlerdir. Bunlar
kaynaklarını çalışan gelişimine adamak, kariyer fuarlarına katılım, kariyer web
siteleri oluşturmak, iş dergilerine reklam vermek, staj imkanları yaratmak ve
gönüllü ağlarda yer alıp çalışanların beğenisi ödüllerini almaktır. Bulgulara
göre işveren markası yaratmak için yüksek yatırımlar yapmak, insan kaynakları
için yatırım yapmak işverenin çalışanlarına değer verdiği algısını yaratır. Pek
çok katılımcı yüksek marka yatırımı işletmeyi daha çalışılabilir kılmaktadır demektedir.
Yapılan yatırımlar, marka sinyallerinin çalışanlar tarafından daha güvenilir
bulunmasını sağlamaktadır.
Katılımcılar farklı sanayi kollarındaki marka yatırımlarının
farklı algılandığını da belirtmişlerdir. Söz gelimi muhasebe ve danışmanlık
firmalarının daha profesyonel işe alım süreçleri yürüttüklerini
söylemektedirler. Daha fazla marka yatırımı yapan işletmeler işgücü
piyasalarında daha fazla çalışılmak istenen firmalar olarak görülmektedir.
Ayrıca marka yatırımı ile algılanan iş kalitesi arasında pozitif yönlü ilişki
bulunmuştur.
Marka Tutarlılığı ve Bunun İlişkileri
Araştırmaya göre potansiyel çalışanlar için iki tip
tutarlılık vardır: işletmenin işe alım süresince verdiği mesajların kapsamı ve
marka ile uyumlu olan ürün markaları. Katılımcılar verilen işveren markası
mesajı ile ürün mesajı çeliştiğinde mesaj güvenilirliğinin düştüğünü
belirtmektedirler. Ayrıca tutarlılık ile bilgi edinme maliyetleri arasında da
bir ilişki vardır: eğer çalışan adayı işveren hakkında çelişkili ve tutarsız
bilgiye maruz kalırsa ve işletme hakkında bilgi edinmek için ekstra çaba
harcadığında bilgiye erişim maliyetleri de artar. Katılımcılardan birisi şunu
söylemektedir:
En ufak bir tutarsızlık bile işletmeye güvenimi sarsar.
Yüksek tutarlılık ise işletme hakkında daha az bilgi arayışına gitmeme sebep
olur. (Erkek, Alman, 31 yaşında, 5 yıllık iş tecrübesi var)
Bir diğer katılımcının ifadeleri ise şu şekildedir:
En sevdiğim sanayi kollarından birisi hızlı tüketim
mallarıdır. X işletmesi bu alandaki en önemli oyunculardan birisidir. Bu
sebeple hep o işletmede çalışmak istedim çünkü oldukça yenilikçiydiler ve
harika ürünleri vardı. Fakat yaptığım araştırmalarda çalışma ortamının pek de
benim beklediğim kadar olumlu olmadığını gördüm. (Alman, Erkek, 26 yaşında, 2
yıl iş tecrübesi var)
Sonuçta işletmeler verdikleri mesajlarda kendisine ait olan
markalar ve ürünler ile tutarlı davranmalıdır. Kurumsal marka ve stratejiden
bağımsız bir işveren markası inşası doğru bir yaklaşım değildir. İş tecrübesi
az olan adaylarda ürün markası tercih konusunda önemli bir referans
olabilmektedir.
Diğer Bulgular
Katılımcıların çoğu çalışmak istedikleri endüstriyi net bir
şekilde ifade etmişler fakat çalışmak istedikleri işvereni tanımlamakta
zorlanmışlardır. Ayrıca endüstriyi de tanımlarken, endüstriye ait ürünü veya
arzu ettikleri görevi tanımlamayı tercih etmişlerdir.
Diğer taraftan işgücü piyasasında iş arayanlar, başlangıçta
doğrudan bir pozisyon için arayış halinde olduklarından endüstri veya marka
sinyalinden ziyade pozisyonun kendilerine uygunluğuna odaklanmaktadır. Bu durum
müşterilerin bir ürün kategorisinden ürün almak istediklerinde, kategorideki
markalara dair yeterli farkındalığa sahip olmadığında da ortaya çıkar.
Bulguların Açılımı
Ampirik bulgular ışığında tüketici ürünleri markaları değeri
teorisi, işveren markası değeri ile ilgili kullanılabilir bir alt yapı
sunmaktadır. Diğer taraftan bu teorinin işgücü piyasalarına uyarlanabilmesi
için modifiye edilmesi gerekmektedir.
Araştırmaya katılanlar büyük ölçüde işverenlerden daha fazla
bilgi istemekte fakat bilgiye erişim için katlandıkları maliyetin işverenin
cazibesi ile ilgili bir etkisi olduğu bulunamamıştır. İşgücü piyasasındaki iş
arayan kişiler işveren markası ile iletilen mesajları alarak bilgiye erişim
maliyetlerini azaltmak istemektedirler.
Diğer taraftan işverenin ürünlerine dair markalar da iş
arayanlar üzerinde bir etkiye sahiptir. Dolayısı ile işveren, işletme ve ürün
markaları arasında bir tutarlılık olmalıdır. Bu özellikle daha düşük tecrübeli
adayları işe alırken önem kazanmaktadır.
İş tecrübesi fazla olan adayların işveren markası için
berraklık ve güvenilirlik daha kritiktir. Bu bilgi ışığında her bir farklı
hedef kitle için farklı bir marka sinyali gönderilmesi gerektiği
değerlendirilebilir. Dolayısı ile hangi hedef kitleye hangi mesajın iletilmesi
gerektiği önem kazanmaktadır. Hedef kitle tecrübeli kişiler ise açık ve
güvenilir bir marka sinyali, tecrübesiz ise güçlü bir ürün markası sinyali daha
etkili olacaktır.
Son olarak katılımcılar her şeyden önce çalışmak istedikleri
endüstriye karar verdiklerini belirtmişlerdir. Bu sebeple işverenin hangi
endüstride faaliyet gösterdiği öncelikli bir konudur. Buna ek olarak
çalışılacak kurumun yeri ve büyüklüğü de önemlidir.
Özetle, çalışan tabanlı marka değeri; işveren marka
berraklığı, tutarlılık, marka yatırımları ve marka sinyalleri gibi işletme
tarafından kontrol edilebilen değişkenlerle oluşturulur. Diğer taraftan çalışan
adayının geçmiş tecrübeleri, işletmenin bulunduğu endüstri, işletmenin yeri,
işletme büyüklüğü de çalışan için değer ifade etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder